26 Ekim 2018 Cuma

Egonuzu Aşabiliyor musunuz?


CZIFFRA - Liszt Hungarian Rhapsody #2
***
Sessiz insanlar 
gürültülü akla sahiptir.
Stephen Hawking 
***
SOLGUN BİR GÜL, DOKUNUNCA
Çoklarından düşüyor da bunca,
Görmüyor gelip geçenler,
Eğilip alıyorum,
Solgun bir gül oluyor dokununca.
*
Ya büyük şehirlerin birinde
Geziniyor kalabalık duraklarda,
Ya yurdun uzak bir yerinde,
Kahve, otel köşesinde.
Nereye gitse bu akşam vakti
Ellerini ceplerine sokuyor,
Sigaralar, kâğıtlar
Arasından kayıyor usulca,
Eğilip alıyorum, kimse olmuyor,
Solgun bir gül oluyor dokununca.
*
Ya da yalnız bir kızın
Sildiği dudak boyasında.
Eşiğinde yine yorgun gecenin
Başını yastıklara koyunca.
*
Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor,
En çok güz ayları ve yağmur yağınca,
Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda.
Uzanıp alıyorum, kimse olmuyor,
Solgun bir gül oluyor dokununca.
*
Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda,
Akşamlara gerili ağlarla takılıyor,
Yaralı hayvanlar gibi soluyor,
Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor
Yollar  ya da anılar boyunca.
*
Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece
Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam,
Solgun bir gül oluyor dokununca...
Behçet Necatigil
***
EGONUZU AŞABİLİYOR  MUSUNUZ?
Briçte herkes hata yapabilir.
Ortağınız hata yaptığında konuşmanın bir yararı yok, zararı ise çok.
Türkiye’deki briççilerin  pek çoğu kendi yaptığı hataları saklamak, 
ortağının hatalarını ise tartışmak eğiliminde.

Bu olguyu aşabilmek ise ego sorunu. 
Yalnız briçte değil pek çok alanda insanlar yaptıkları hatayı görmezden gelmek, 
kabullenmemek, hatanın nedenini kendi dışında nedenlere bağlamak eğiliminde. 
Bazen de hatayı halının altına süpürerek  kendisini koruduğunu zannediyor.  Halbuki hatalardan ders almak, aynı hatayı tekrarlamamak insan gelişimi için en doğru yoldur.
Bunun için önce egomuzu aşmayı öğrenebilmemiz gerekli.

Türk insanının egosu sanırım eğitim alanında uğraşılması gereken en önemli unsur. 
Çocuklarımızı ataerkil aile yapısında yetiştirirken hep savunmacı bir kişilikle yetiştiriyoruz. 
Keşke biz anne  babalar, onları küçük yaşlarına rağmen kendileriyle dalga geçebilecek
kadar olgunlaştırmayı becerebilseydik.
27 Nisan 2008 Faik Falay, Cumhuriyet/ Kısaltıldı

21 Ekim 2018 Pazar

Veri İle Bilgi

Chris Gable - Clarinet Polka
***
Şehir,
halkın hep birlikte yalnız kaldığı bir yerdir.
Prochnow
***
EVLERİN NEFESİ PENCERE VE BALKON
Akgün Akova
      
Kapı evin ağzıdır. Pencere ise gözü! Balkon ise evin hiç kapanmayan çekmecesi. Balkonsuz ev vardır ama penceresiz ev kimin aklına gelir.
 *     

Pencereleri en çok şairler sever. Pencere yalnızca evlerin değil, bazı şiirlerin de gözü, hatta gözbebeğidir. Yannis Ritsos, "Barış, açılan pencereden ne zaman olursa olsun gökyüzünün dolmasıdır içeriye" der. Ritsos'un en sevdiği şairlerden Nazım Hikmet, sevdiği kadına yazdığı şiirlerinden birinde aşkı ve öfkeyi dizelere düşürür: "Ve hemen/fırlayarak yerimden/penceremde demirlere yapışarak/hürriyetin sütbeyaz maviliğine/sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım..."
 *     

Turgur Uyar, Türk şiirinin elmas dizeleriyle dolu olan "Göğe Bakma Durağı" şiirinde sevdiğine "Sayısız penceren vardı bir bir kapattım/Bana dönesin diye bir bir kapattım" diye yazar. Cevat Çapan, gözleriyle pencereden Şirket-i Hayriye vapurlarını izler. Orhan Veli ise bir başka pencere tutkunudur ve oradan kanatların peşine düşer: "Pencere, en iyisi pencere/Geçen kuşları görürsün hiç olmazsa/Dört duvarı göreceğine."
 *     

Her pencerede biraz gözyaşı gizlidir.
Pencere bazen yaşam sevincidir.
Evin nefes alan yeridir balkonlar. Pencerenin tersine, iki boyutlu değil, üç boyutludur. Pencereler, balkonlar bir yana, biz bahçelerimizi otopark yapmaya başladığımızda yitirdik aslında mutluluğumuzu. Bize bahçelerimizi geri verin!
***
GÜLLERE HARCADIM BÜTÜN PARAMI
Güllere harcadım bütün paramı, yolumu yitirdim mavide. 
Göremezsem seni yarın, öldüm demektir; 
Solgun Mart göğü altında denizin açıklarında yatan bir ölü,

oyma süsünden ayrılıp, onun görüntüsünü 
pencerelerinde bırakıp gitmiş bir hayalet gemi gibi, 
bir elinde bir gül, öbür eliyse açık ve öne uzanmış
Henrik NORDBRANDT   (Çeviren: Murat Alpar)
***
VERİ İLE BİLGİ

Bir konuyla ilgili yüzlerce veri masanın üstünde dağınık bir vaziyette dağılmıştır. Zaman zaman aralarından parlak olanlar gözümüzü çeler ve onun işaret ettiğini gerçek kabul edip buna göre davranırız. Bunun bilimsel adı seçici algıdır. İnsanlar görmek istedikleri şeyleri görür ama gördüklerini yeterince analiz etmedikleri için yanlış sonuçlara ulaşmaları kaçınılmazdır. İnsanlar arası ilişkilerde de en temel sorun alanlarından biridir bu. “A hanımın evine gittim aman ne pasaklı kadın her şey ortalarda ve dağınık” diyenler orada gördüklerini hemen kategorize ederek o hanım hakkında yargıda bulunurlar. Verilerin doğru bir şekilde birleştirilmesi ve analiz edilmesiyle bilgi oluşur. Bizi sonuca götürmesi gereken araç veri değil bilgi olmalıdır. Çünkü veri bilgi kırıntısıdır, bazı şeyleri işaret eder ama gerçek bilgi çok daha kapsamlı olmalıdır. O hanım için böyle bir yargıda bulunmak için çok daha fazla veri desteğine gereksiniminiz vardır.
*
Briçte de çoğu zaman verileri kullanarak yola çıkarız. Bu verilerin bir bilgi oluşturup oluşturmadığını analiz etmek aklımıza gelmez. Rakibin bir pik diye üste konuştuğunu dikkate alarak karo asının onda olduğunu varsayarız. Ama o ana kadar elinde 12 puan görülmüşse, karo asının hala onda olmasını beklemenin düşük bir olasılık haline geldiğini nedense gözden kaçırırız. Beynimiz sürekli veri toplar, usta briççilerin beyni bu verileri birbirleriyle ilişkilendirir, başka verilerle mukayese eder, aralarında çelişki olup olmadığını kontrol eder ve sonuçta bilgiye ulaşır. Deneyimsiz briççiler ise verilerle bilgileri karıştırır, kimi zaman doğru noktaya varsalar da bilgiyi oluşturmakta bazı önemli verileri gözden kaçırdıklarından yanlış sonuçlara ulaşırlar. 


Bilgi gerçektir, veriler ise o gerçeğin ancak bir kısmını aydınlatan ışık huzmesi gibidir, o ışık huzmesinin ilk anda beyninizde yarattığı sinyali gerçekle karıştırmayın. Asıl gerçek çeşitli ışık huzmelerini zihninizde birleştirdiğinizde göreceğiniz resimdir. Bunu yapabilmek için de önce emek sonra da deneyim gerekir.

02 Nisan 2006  Faik Falay, Cumhuriyet

14 Ekim 2018 Pazar

Bernard Magee'den Briç Öğütleri

Chico Marx plays Beer Barrel Polka
***
O yüzden;
Artık uyumlu olmayı bırakıyorum.
Canı isteyen, bana uysun.
Maksim Gorki
***
Cehalet bizi boğuyor artık...
Eskiden zalimin zulmü vardı, şimdi cahilin zulmü!
Yalnız cehalet değil, cehalet ve kötü niyet karması her vicdanlı, iyi niyetli, kaliteli insanı boğuyor artık. Bir yanda körkütük cahil kötü niyet, bir yanda hoyratlık, sevgisizlik, düşmanlık ortamı...
Bir şey oldu bu insanlara, kimse kimseyi sevmez oldu.
Alaycılık bütün üslupların arasında belirginleşmeye başladı.
Sadece ezberletilen şarkıları söyleyebilenler ortalıkta. Sevmeden aşık olanlar, kavga etmeden yenenler, cin olmadan adam çarpanlar yeni kurallar koydular sanki ve kaptırdı insanlar kendini bu düzene..
Meral OKAY
***
KAPINA TÜRKÜCÜ GELDİM

Her türkü çağırmamı buyuruşunda
Yüreğim uçarı bir kuş gibi yüceliyor
Gözlerim yaş içinde yüzüne bakıyorum.

Ne varsa gelmiş geçmiş evrende
Hepsi bir düzelikte  ezgileniyor
Kuşların deniz maviliğindeki kanat açımında
Öyle kıvanıp göneniyorum

Türkünü ben çağırıyorum. Sen hoşnutsun
Kapına türkücü geldim - biliyorum.

Evrene uzanmış ezginin kanat ucundan
Gelip gelip ayaklarına dokunuyorum.

Çağırıyorum ya türkünü - hoşnut kalasın
Ben kendim yitiyorum.
Rabindranath TAGORE
Çeviren: Tarık Dursun K.
***

BERNARD MAGEE – TAVSİYELER

Zonda değilken daha agresif konuşun.
Mümkünse önce pikleri konuşun.
Rakipler kontratınızı çaldığında mutlaka kontur atın.
Konuşma konturu o renkte kısalık gösterir.
Ceza kontrundan sonra rakiplerin kaçmasına izin vermeyin.
Açışta tek parça onörünüzü yarı değerine indirin.
Uzunluk puanını sadece işe yarayacak renge ekleyin.
Korumasız onörler ortağın renginde değilse kötüdür.
İkinci pozisyondan baraj konuşması için en az iki tepe onör bulundurmalısınız.
Misfitiniz varsa frene basın.
Güçlü ve uzun minörler sanzatuda çok işe yarar.
Sanzatu için rakiplerin renginde bir kesici yeterli olabilir.
Sırf açış puanınız var diye araya girmeyin.
Zayıf araya girişler kuvvetli renk ile yapılmalıdır.
6nt için 33 puana ihtiyaç vardır tüm as ve rualara değil.
Zayıf bir el ile dörtlü desteğinizi hemen gösterin.
Kompetisyon halinde desteğinizi hemen gösterin.
Zayıf eller ile hemen fit seviyesinde cevap verin.
Kuvvetli eller ile destek verirken rakibin rengini kullanın.
Defansın ne düşündüğünü düşünün.
İlk kartı oynamadan düşünün.
Tehlikeli rakibe eli vermeyin.
Sanzatu oyununda bağışlarken 7 kuralını uygulayın.
(Sanzatu kontratında, bir renkte yeterli sayıda kesiciniz yoksa, defans oyuncuları arasındaki paslaşmayı kesme için eli boşlarsınız. Eğer dikkatli oynamazsanız, elinde 5 parça bulunduran defans oyuncusu 4 löve birden alır. Rakiplerden birinde uzun bir renk olduğunu düşünüyorsanız ve sizde de rengi durdurmak için sadece As varsa, 7 kuralını uygulayın. Bu size kaçıncı el Ası koymanız gerektiğini söyleyecektir!
7 Kuralı
Söz konusu renkte, elinizdeki ve yerdeki kağıtları toplayın ve bu sayıyı 7’den çıkarın. Çıkan sayı size kaç defa boşlamanız gerektiğini söyleyecektir. Örneğin, elde yerde toplam 5 parçanız var ise, Ası koymadan önce 2 tur boşlamalısınız!)
1 sanzatu oynarken sabırlı olun.
Aksine bir nedeniniz yoksa kozları bir an önce toplayın.
Defansın son alıcı kozunu çıkarmaya çalışmayın.
Önemli kartlarınızı sinyal için kullanmayın.
Büyük onörler diğer onörleri almak içindir.
Bitişik onörlerden biri oynandı ise örtmemek daha iyidir.
Koz kontratlarında as altından atak etmeyin.
Önemli kağıtları elinizin uçlarına yerleştirmeyin.
Ataktan önce deklarasyonu tekrar gözden geçirin.
Yerin güçlüsüne atak edin ve yerin zayıfına oynayın.
***
Kaynak
Halim Hanyaloğlu’na teşekkürler.

10 Ekim 2018 Çarşamba

3NT Oynarken Elinizde 8 Alıcı ve 5 Kayıp El Varsa Uzun Renginizi Erken Çekin.


Mozart Piano Sonata in C, K. 545 (1/2); 1st movement; Eschenbach
***
İnsan,
saldırılara karşı kendini savunabilir;
ama iltifatlara karşı savunmasızdır.
Sigmund Freud
***
DUYARSIZLIK
Geleceğimizin en büyük tehlikesi: Duyarsızlık
         
Yalnız kaldığınızı düşünerek kendinizi kötü hissedebilirsiniz. Milyarlarca insanın yaşadığı bu dünyada sizin yaptığınız nasıl bir değişiklik yaratabilir ki? En iyisinin, işi başkalarına  bırakarak hiçbir şey yapmamak olduğuna karar veriyorsunuz.
 *        
Duyarsızlığın üstesinden gelebilir miyiz? Evet, ama  umudumuz varsa. Umut, insanlığın entelektüel gelişiminin  doğasında vardır. Ay'a çıkma, İnternet kısa zaman öncesine kadar birer bilim kurgudan ibaretti. Bugünse bunların daha fazlasını görüyoruz. Tüm bunların ardından çevreye verdiğimiz inanılmaz zararlarla karşı karşıya kaldık. Teknoloji tek başına yetersiz kaldığı için buna kalbimizle de sarılmalıyız. Sadece kârları ve kirlilikleriyle tanınan şirketler de anlayışlarını değiştiriyor.
 *        
Umutlu olmanın bir diğer nedeni de doğanın, yardım için uzanan eli geri çevirmediği gerçeğidir. Hava kirliliği dünyayı rahatsız etmeye devam etse de büyük ilerlemeler de kaydediliyor. Bunlar ekonomik çıkarlara ters düşse de gerçekleştirilmelidir. Cehalet içinde yaşayanlardan, dünyayı kurtarmalarını bekleyemeyiz. Biz gezegenimizi kurtarmak için bir şeyler yapabiliriz.
Kaynak: Time, Çeviren : Bilge Eser   Cumhuriyet 14.09 2002
***
DOKUNUŞ
Ellerim
Perdelerini açıyor varlığının
Bir başka çıplaklıkla giydiriyor seni
Gövdelerini soyuyor gövdenin
Ellerim
Bir başka gövde yaratıyor gövdene
Octavio PAZ
Çeviri: Ülkü TAMER

***
3NT OYNARKEN ELİNİZDE 8 ALICI VE 5 KAYIP EL VARSA, UZUN RENGİNİZİ ERKEN ÇEKİN.
Patrick Jourdain

(Yer Oyunu Önerisi)
Skuiz oyununu başarı ile uygulayan bir çok oyuncu şunu düşünür; Skuiz hamlesi oyun sonunda gerçekleşir, bir el haricindeki tüm elleri sağlamak mümkün olmalıdır. Bu yüzden bir an önce verilecek eller verilmelidir. Ancak, bir defans oyuncusu 3 renkteki onörlerini birden korumaya çalışıyor ise sıkıştırma hamlesi çok daha erken yapılabilir.

____________Kuzey:
____________ 982
____________ VT3
____________ D74
____________ A652
Batı:                                                     Doğu:
 DV743                                                R65
 A54                                                    98762
 95                                                       862
 VT8                                                    D9
____________Güney:
____________ AT
____________ RD
____________ ARVT3
____________ R743

Kontrat: Güneyden 3 NT
Atak: ♠4
Bir çok oyuncu hızlı alıcı elleri saydığında (1 Pik, 5 Karo ve 2 Trefl ile) 8 el alabileceğini görür ve 9.cu eli sağlayabilmek için hemen Köre girer. Ancak Kör ası ile eli alan defans oyuncuları hemen Piklerini çekip kontratı batırırlar.
Halbuki ilk eli aldıktan sonra deklaran 5 tur Karo çekse idi ne olacaktı bir bakalım! Elinde 2 Karosu olan Batı, önce 2 tur boş Körlerini atar. Ancak son Karoya sıkışır. Kör Asını veremeyeceğine göre ya Trefli ya da Piki kısaltacaktır. En kuvvetli olasılık Pik defos etmesidir. Artık tehlike geçmiştir. Deklaran rahatlıkla Köre girebilir!

Bir diğer örnek;
____________Kuzey:
____________ T76
____________ V5
____________ ADVT8
____________ R63
Batı:                                                     Doğu:
 RDV9                                                 542
 AR6                                                    T9742
 952                                                      763
 DVT                                                    94
____________Güney:
____________ A83
____________ DT8
____________ R4
____________ A8752

Kontrat: Güneyden 3 NT
Atak: ♠R
Bir çok oyuncu, eli tam değerlendirmeden alışkanlıkla, bazen 7 kuralına uymak için, bazen de defans elleri arasında geçişleri kesebilmek için ilk iki tur Piki boşlar!  Ancak üçüncü tur defans Trefle dönünce kontratın çıkarı kalmaz.
Doğru oyun, ilk tur Piki As ile almak ve hemen Karoları çekmektir. Dördüncü Karoya, Batı rahatlıkla Kör atabilirken, beşinci Karoya sıkışacaktır.

Önceki örneklerde, onörler hep bir tarafta idi. Şimdi onörlerin karşılıklı defans elleri arasında dağıldığı örneğe bakalım;
____________Kuzey:
____________ R43
____________ R6
____________ DT82
____________ A643
Batı:                                                     Doğu:
 DT52                                                  AV86
 D943                                                  VT5
 7                                                           A643
 9852                                                  VT
____________Güney:
____________ 97
____________ A872
____________ RV95
____________ RD7

Kontrat: Güneyden 3NT
Atak: ♠2
Aslında atak Pik Dam olsa kontrat hemen batacaktır, ama Sanzatu kontratına karşı doğru oyun olan dördüncü büyük çıkılmıştır. Doğu Vale ile alır ve ♣V oynar. Deklaran elden alıp hemen Karo asını çıkarmaya oynar. Eli alan Doğu ikinci kez Trefl oynar. Deklaran elleri saydığında; 2 Kör, 3 Karo 3 Trefl alacak, buna karşın 5 el kaybedebilecek bir durumdadır. Eğer dördüncü Körden istifade edebilecekse, geçiş için bir antre gerekecektir. Bu yüzden ikinci tur Trefli yerden alır ve Karoları çekmeye başlar. Batı, ♠5 ve ♥3 ü kolay kaçar, ama sonuncuya sıkışır. Trefl kaçamaz çünkü yerin dördüncü Treflini durdurması gereklidir. Kör kaçarsa el kendisinde kalmayacağından, ortağına doğru Pik oynayamayacaktır. Bir Pik daha kaçarsa bu sefer Pik rengi elinde bloke kalacaktır.
Kaynak
Halim Hanyaloğlu’na teşekkürler.

9 Ekim 2018 Salı

Popüler Müzik

Hamelin plays Chaminade - Theme and Variations
***
Attığınız tokada karşılık vermeyen kişiden sakının.
O hem sizi bağışlamaz hem de kendinizi bağışlamanıza olanak bırakmaz.
Bernard Shaw
***
BRİÇ USTALARI
Terence Reese : Acol sisteminin gelişimine katkıda bulunmuş ünlü İngiliz briç ustası. 
Ayrıca aspro konvansiyonunu da geliştirmiştir.
Michel Lebel    : Süper beşli majör sistemini geliştiren ünlü Fransız briç ustası.
Charles Goren  : Goren briç sisteminin yaratıcısı ünlü Amerikalı briç ustası.
John  Gerber    : Gerber konvansiyonunun yaratıcısı Amerikalı briç ustası.
Pierre Albarran: Albarran konvansiyonunun yaratıcısı Fransız briç ustası.
***
BİR ÇOCUĞUN RÜYASI İÇİN ŞİİR
  
Bir çocuğun rüyasında her zaman,
Kaybolmuş bir sevgili vardır.
Onu eskiciler çalmıştır,
Bir akşamüstü hiç umulmadan.

Kırların serinliği gelir,
Konar bir çocuğun alnına.
Onun için uyurken alınları
Beyaz ve gergindir çocukların.

Senin de çocukluğun akrabadır
Yaz bahçeleriyle, elmalarla.
Tozlar kalkmıştır bir akşamüstü
Mezarlığın ordaki bayırdan.

Kaybolmuş bir sevgi her zaman
Kaybolmuş bir bilyaya benzer.
Anımsanır ışıltısı,
Belli belirsiz gözyaşlarıyla.

Bir çocuğun rüyasında bazen
Bulunur kaybolmuş bir bilya.
Kiraz ağaçları sallanır,
Güvercinler uçuşur havada...
Ataol Behramoğlu
***
POPÜLER MÜZİK

Popüler müzik, popüler kültürün en önemli alanlarından biridir. 

Popüler kültür halka ait diye bilinse de  yönlendiricileri ve denetleyicileri egemenlerdir. 
Bu alan, egemenlerin at oynattıkları, egemenliklerini pekiştirdikleri bir alandır. 
'Adorno' popüler müziğin kitleleri  apolitik hale getirdiğini söyler. Ona göre toplumun bilinçlenmesini, zekasının gelişmesini  sağlayacak olan çok sesli müziktir. 
Diğerleri ise nitelikten yoksun, siyasi erkin güdümünde, kitleleri yapay mutluluğa sevk eden içi boş müziktir.
     
Popüler müzik eğlence sektörünün malzemesi ve gündelik yaşamın müziğidir. Kapitalist sisteme paraleldir. Sistemin egemenleri popüler kültürün ve popüler müziğin de yönlendiricileridir. Toplum siyasi erke müzik yoluyla entegre olmaktadır. Müziği yönlendiren sektör, dışarıdan  bireye yön verir. Bireyin beğenisinin altında ise kültürel arka planının etkisi vardır.
      
Popüler müziğin oluşturduğu simgesel kahramanların modeli kültürel arka planımızı eriterek bizi bilinçsizleşme boyutuna iter. Bu boyutta artık bireysel yargıların yerini ortak tüketilen ürünlerin  hazzı almıştır.
     
Müziğin yerini görselliğin verdiği haz ilkesi mi almıştır? 
Yoksa popüler kültürün müzik boyutu bizi Freud'yen egolarımızdan mı yakalamıştır?
Vural Yıldırım,  Folklor/Edebiyat 2004 
***

KAZANANLAR VE KAYBEDENLER
Gerek briçte gerek yaşamda iki tür insan grubu vardır:
Kazananlar ve kaybedenler.

Kazanan insanlar:  Daha fazla çalışırlar ve daha çok zamanları vardır.
Sorunun üstüne giderler, söz verir sözlerini tutarlar. Ne zaman savaşıp ne zaman geri adım atacaklarını iyi bilirler.  Tanıdıklarına dostça hisler beslerler, insanları dinlemeyi seçerler.  Başkalarının güçlü yanlarına saygı duymaktan çekinmezler, açıklama yaparlarken örnek ve kanıt verirler.
Kendi iş sınırları dışında da sorumluluk duyarlar, hızlarını doğru tayin ederler, zamanı daha iyiye ulaşmakta kullanırlar. Hata yapmaktan korkmazlar, hatayı tekrarlamamayı hedef alırlar. Olasılıkları ve çözümleri düşünme alışkanlıkları vardır.

Kaybeden insanlar: Her zaman çok meşguldürler, sorunların etrafında dönerler ama çözüm getiremezler.  Çoğu zaman söz verirler ancak sözünü tutmayı başaramazlar. Önemli durumlarda savaştan geri çekilirler, gereksiz alanlarda savaşmayı seçerler. Dostça davranırken yok yere kırıcı olabilirler. Konuşma sırasında sıraları yoktur, devamlı söze girmeye çalışırlar.  Başkalarının zayıf tarafları onların seçtiği alanlardır. Bahaneler bulmakta, bunlar benim işim değil bana ne demekte uzmandırlar.  İşe aşırı süratli başlayıp yavaş bitirirler. Eleştirilmekten çok rahatsız olurlar. Hata yapmaları değil başkalarının ne diyeceği önemlidir onlar için. Çözümlenemeyecek sorunları hedef alırlar, kaderlerine bağlarlar.

13 Haziran 2010  Faik Falay, Cumhuriyet

5 Ekim 2018 Cuma

Kartlarınızı Karıştırın


***
Sarhoş ayılır,
cahil ayılmaz.
Macar atasözü
***
Sadelik en yüksek gelişmişlik düzeyidir.
Leonardo da Vinci
***
- Umut karın doyurmaz; dedi kadın, ‘Umudu yiyemezsiniz.’
- Umut karın doyurmaz; diye yanıtladı albay, ‘Ama sizi ayakta tutar.’
Gabriel Garcia Marquez
***

BİR ASYA KÖYÜNDE
İkindi sularında, 
Doğudaki dağları aşmış gelirken yolcu, 
       çiçek açmış şeftali ağaçlarının 
       arkasında görünen çatlak kerpiç duvarlar; 
       yolu iki yandan da saran bambu ormanında 
birdenbire susan çocuk sesleri:

Sırasıyla anlatabilmek her şeyi 
       öyle güç ki.

Öyle güç ki söyleyebilmek her şeyi 
       neyin önce geldiğini:

Güneş ışığıyla yıkanan, çiçek açmış 
       şeftali ağaçları mı, 
    yoksa Doğudaki dağları aşmış gelen yolcu mu.

Türkü mü, 
    yoksa türküyü söyleten nedenler mi.
               
Henrik NORDBRANDT
Çeviren: Murat Alpar
***
KARTLARINIZI KARIŞTIRIN
Toine Van Hoof

(Genel Öneri)
İki gün önce genç bir briç oyuncusundan sıkıntılı bir mektup aldım. Kendisini çok az tanıyordum. Parlak bir oyuncu olduğundan profesyonel bir briç takımına katılması için davet almıştı.
Sayın Bay Van Hoof,
Belki biliyorsunuzdur, 6 ay önce ülkemizin en saygın briç takımlarından birine katılmam için davet aldım. Geçen yıl takım şampiyonalarının çoğunu kazanan bu takımın çok tanınmış bir kurum ile de sponsorluk anlaşması vardı. Bana ret edilemeyecek bir öneri de bulundular ve ben de kabul ettim.
İlk takım toplantımız bir barın arka odasında idi. Benden çok daha yaşlı olan takım arkadaşlarım ile ilk kez burada tanıştım. Grubun en yaşlı olanı, masanın üzerinde duran borddan Güneyin kartlarını almamı ve kağıtları karıştırmadan değerlendirmemi istedi.
____________Kuzey:
____________ AV94
____________ 97
____________ RD82
____________ AD5
____________Güney:
____________ RT83
____________ A6
____________ AV54
____________ RV9

Adam “Bu bord Botahall turnuvasında oynanmıştı. Güneyden 6 Pik oynuyorsun. Batı Kör Rua atak etti. Nasıl oynarsın?” dedi. Ele ve yere bakınca problemin sadece koz Damını doğru tahmin etmek olduğunu anladım. Bu yüzden soruya hemen cevap verdim. “Atağı elden Kör As ile alırım. Yere koz Ası ile geçip. Pik Valesini oynarım ve elden Dama empas denerim.” dedim.
“Tamam doğru oynadın. Ama empası niye o tarafa doğru yaptın?”
“Bilmem. Genelde oyunlarda şanslıyımdır” deyince, o ana kadar suskun duran diğer adam “Briçte şans diye bir olay yoktur. İhtimal hesaplarına karşı şansın başarı imkanı yoktur!” dedi ve elini omuzuma koyup “Sence masada nasıl oynanmıştır?” diye sordu.

“Nereden bilebilirim ki!” deyince, “O kadar acele etme!”deyip Güneyin elini ilk pozisyona göre tekrar dizdi.
“En üstte hangi kart var?”   “Kör As”
“Peki sonra hangi kartlar var?”   “Pik Rua, Pik On ve Kör 6”
Birdenbire ne demek istediğini anlamıştım. Kağıtlar karıştırılmadan konduğu için masadaki oynama sırası belli idi. Atağı aldıktan sonra deklaran, Koz Damını Batıda aramış ve yanılmıştı. Çünkü dördünce elde Kör rengini kendisi hiç bir zaman oynamazdı!
“Masada kontrat bir batmıştır!”
“Aferin doğru bildin! Akıllı çocuksun. Bizim ile oynayacaksan kartları eline aldığındaki dizilişi unutmayacaksın!”
“Ama bu hile sayılmalı”
“Hayır bu bir hile değildir. Sadece o kadar iyi bilinmeyen kart okuma tekniğidir. Nasıl ki rakiplerin deklarasyonlarından, sinyallerinden anlam çıkarmak yasal ise, kağıtlarını karıştırmadan borda yerleştirenlerin hatasından yararlanmakta yasaldır!”.
İlk adam “Bu toplantı bitmiştir. Sana söyleneni yap, sonuçlarının gelişeceğini göreceksin”.

Bardan çıkarken şok olmuş vaziyette idim. Bir kaç hafta sonra rakipleri izlemeye başladım. Bir çok oyuncu oynanmış kartları karıştırmadan borda geri yerleştiriyordu. Bazen diğer masada oynanan 13 eli sırası ile çözebilecek hale gelmiştim.
Aslında bu teknik gerçek anlamda bana büyük bir avantaj getirmemişti, taa ki yeni takımım için ilk kez oynadığım önemli bir turnuvada aşağıdaki eli oynayana kadar;
K-G Zonda
____________Kuzey:
____________ 74
____________ R83
____________ RDV4
____________ R753
Batı:                                                     Doğu:
 DT832                                               R95
 954                                                    T762
 A76                                                    853
 T8                                                      DV9
____________Güney:
____________ AV6
____________ ADV
____________ T92
____________ A642
Kontrat: Güneyden 3NT
Atak: 3
Deklarasyon 1NT – 3 NT şeklinde olmuştu. Emindim ki diğer masalarda da konuşmalar bu şekilde olmuştur. Rakiplerimiz sıkı bir takımdı ama biraz tecrübesizdi. Sanzatu kontratına dördüncü büyük çıkmıştı. Doğu Ruayı koydu. Kontratı yapabilmek için Karodan 3 el almak zorunda idim.
Şöyle düşündüm, eğer Karo As Doğuda ise, 5-3 Pik dağılımına karşı tedbir olarak, 2 tur Piki boşlamalı idim. Ama eğer Karo As Batıda ise, Pik ası hemen koyup, Valeyi de korumalı idim. Batı Piklerini çekip alamayacaktı. Zor bir karar ile karşı karşıyaydım. Aklıma hemen yeni öğrendiğim teknik geldi. 

Kartlar şu sıra ile duruyordu;
Pik 6, Pik Vale, Pik As, Karo On, Trefl 2 ve Trefl 4. Demek ki diğer masada atak boşlanmış ama sonuç başarısız olmuştu. İkinci tur Pik Valesi Dama ezilmişti. Karoya girince de As ile alan Batı metr Piklerini çekmişti.

Biraz suçluluk duygusu duyarak atağı As ile aldım ve Karo devam ettim. Dağılımı doğru tahmin ettiğim (!) için kontratı başarmıştım. Takım arkadaşlarım beni kutladı. Bu borddan 12 IMP almıştık.

Daha sonraki aylarda, kart okuma tekniğimi daha da geliştirdim, sadece yer oyununda değil defansta da, deklarasyonda da kullanmaya başladım. 3NT kontratına karşı RD9xx den hangi kağıdı çıkmam gerektiğine yardımcı oluyordu. Şlem söylenebilecek ellerde, Koz Ruasının ters pozisyonda olmasını önceden bilip erken durmak gibi avantajlar yaratıyordu.
Ancak Bay Van Hoof, başarı ve para kazanmama rağmen bu durum beni rahatsız ediyor. Bu tekniği kullanmadığım anda takım arkadaşlarım hemen fark edecektir. Takımdan ayrılsam bile, kartları okuma tekniğini kafamdan silmeme imkan yok. Bu yüzden yardımınıza ihtiyacım var. Briç yazılarınızın bir çok turnuva oyuncusu tarafından okunduğunu biliyorum. Lütfen onlara oynanmış kartların karıştırılarak borda konması gerektiğini söyleyin.
Saygılarımla
Bilmiyorum bu mektubu okuduğunuzda ne düşündünüz. Kart okuma hile değil ama hilenin sınırında bir kavramdır ve bir yaptırımı yoktur. Bu nedenle “Kartlarınızı Karıştırın!”.
Kaynak
Halim Hanyaloğlu’na teşekkürler.

4 Ekim 2018 Perşembe

Analiz

görsel. fineartamerica
***
Beethoven - Rondo in C op. 51 no. 1
***
HAYATTA HERKES YANILABİLİR
Hollywood'da filmler piyasaya sürülmeden önce özel gösteriler düzenlenerek seyirciler tarafından "test edilir". Tepkilere göre, değişiklikler yapılır. 
Bu, Hollywood'da sessiz film döneminden beri uygulanan bir yöntem.
Yönetmenleri bir yana atıp makası ellerine alan yapımcılarla ilgili nice öyküler var. 
Seyirci tepkisi elbette önemli. Yapımcı, sermayesi kâğıt kalem olan şair değil ki. Yatırdığı parayı kat kat fazlasıyla geri almayı isteyecek. Bunun ilk koşulu da seyircinin nabzını tutmak. 

Yapımcının açısından bakarsak, seyirci bazen yanılıyor. Büyük gelir getirmesi beklenen kimi filmler tepetaklak gidiyor. Ya da tam tersine, hiç umulmadık başarılar kazanılıyor. 
Peki, "işin içindekiler", yapımcılar, yönetmenler, oyuncular, eleştirmenler yanılmıyor mu? 
Ünlü Kazablanka filmi belki de bu konuda en güzel örnek.
Yapımcı Jack Warner, programını doldurmak için sıradan bir film yapmak istiyordu. Stüdyonun kadrolu yönetmeni Michael Curtiz, kendisine verilen görevi kabul etmek zorundaydı. Başrol George Raft'e önerildi. Raft, fiyaskoyla sonuçlanacak bir filmde oynayarak ününü zedelemeyi düşünmüyordu. Rick rolü Humphery Bogart'a verildi. Film, gösterime girince, eleştirmenlerin yaylım ateşine tutuldu. "Anlamsız bir palavra" olarak nitelendirildi. Bogart ise "Paul Gauguin'i oynamaya çalışan bir Buster Keaton"dı. 

Sonuç: 
En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo dallarında Oscar ödülleri. 
Humphrey Bogart'ın sıradan gangster rollerinden yıldızlığa yükselişi.
Hayal bile edilmeyen bir gişe başarısı. 
Kirpinin, saç fırçasının üstünden inerken söylediği gibi,
"Hayatta herkes yanılabilir."
Ülkü Tamer- 03.09.2005
***
GÜNLER GEÇER
Günler geçer ve çalışır şafağın değirmeni,
Kim bilebilir ki kimi, neyi eskittiğini?
Ben ne kadar önemserdim kendimi, hay Allah!
Sen ne kadar kumraldın aynalarda, hay Allah!
Temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa,
Gel bağışlayalım birbirimizi...
Turgut Uyar
***
ANALİZ

Sadece beş elden birinde özel ikili tekniğine ihtiyacınız olur.
Genel Strateji
İkilide kazanma stratejisinde iki temel yaklaşım vardır, bir aktif diğeri pasif.
Başarılı oyuncu bu yaklaşımları duruma, rakibe ve kendi skoruna uygun bir şekilde harman ederek kullanır.
*
Pasif yaklaşım daha değerlidir. Oyuncular bazen Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olurlar. Doğru politika fırsat çıkıncaya kadar sabırla beklemektir. 

*
Pasif yaklaşımı benimseyince orta yoldan yürüyeceksiniz, sıra dışı deklarelerden, sıra dışı kontratlardan ve sıra dışı oyunlardan vebadan kaçar gibi kaçacaksınız.
Açıkgözlük yapıp salonu atlatmaya çalışmayacak, her bir elde normal kontrata gelmeyi hedefleyeceksiniz. Bütün kararlarınızı verirken salona uyacak, diğer oyuncuların vereceği deklareleri verecek oynayacağı oyunları oynayacaksınız.
*
Bu şekilde bir sürü averaj skor elde etmeyi ümit edersiniz. Faciaları önler ve sıfırları skor kartınızdan uzak tutabilirseniz size yeteri kadar hediye gelip skorunuzu ortalamanın üzerine çekecektir.
Bu pasif yaklaşım, eleme seansları için idealdir, salonun üçte biri finallere kalacaktır ve yüzde elli beşlik bir skor başarıyı garanti eder. Üç seanslık uzun bir finalin başlangıç seansları için de doğru bir tutumdur. Son seansa gelinceye kadar pasif oynayın, o zaman son darbeyi vurmak için hazır olursunuz.
*
Tek seanslık kısa bir finali kazanmak için ise en az yüzde altmışlık bir skor yapmak gerekir ki bunun için daha aktif bir yaklaşıma ihtiyaç vardırOrta yoldan gitmek size birincilik getirmez. Biraz daha atak olmalısınız ama bu çok fazla riske girip ihtimallerin aksine oynamak manasına gelmemelidir. 

Kompetisyonda rakipleri biraz daha yukarı itmek, kritik kontrlarda biraz daha cesur olmak manasına gelir. Elleri oynarken fazla löve yapmak için risk almak ve rakiplere hata yapma şansı vermektir. Kompetisyon olmayan ellerde herkesin yapacağı rahat kontratlar yerine daha fazla puan getirecek riskli kontratları seçmektir.

1 Ekim 2018 Pazartesi

Nasıl Oynamalı?

Vampire Waltz
https://www.youtube.com/watch?v=Xk9walOQI44
***
Demagog,
doğru olmadığını bildiği doktrinleri,
beyinsiz olduklarını bildiği insanlara anlatan kişidir.
(Henry Mencken) bisgen’e teşekkürler
***
KISKANÇLIK
Kıskançlık birçok insanın yaşamını etkileyen rahatsız edici duygulardan birisidir. Kıskançlık, yitirilmek istenmeyen bir kişinin ya da bir ilişkinin yitirileceği ya da tehdit altında olduğu sanısıyla yaşanan karmaşık bir ruhsal yaşantıdır. Kıskançlıkla birlikte çoğu zaman öfke, değersizlik, mutsuzluk, yalnızlık ve çaresizlik gibi duygular da yaşanır. Bu duygulara değersizlik ve özgüvensizlik ile ilgili düşünceler eşlik eder.
Kıskançlık hem sahip olduğunu yitirebileceği (başkalarına kaptıracağı), hem de başkalarının sahip olduğuna kendisinin de sahip olması gerektiği düşünüldüğünde hissedilebilen bir duygudur. Bazen günlük yaşamın bir cilvesi olarak gelip geçici biçimde, bazen de yaşamı alt üst edecek biçimde; bazen yersiz yere ortada hiçbir neden yokken bazen de gerçek bir tehdit ya da yitim söz konusu olduğunda yaşanır. Kıskançlık yaşayan  kişiler kıskançlıkların yersiz olup olmadığı araştırmalı ve kendi kendilerine sorgulamalıdırlar. Kıskançlık çoğu zaman kıskanan kişinin iç dünyasından kaynaklanan nedenlerle abartılı ve çarpıtılmış algılardan ve yorumlamalardan kaynaklanmaktadır.    
*
Kıskanmak kuşkusuz insanoğlunun doğasında olan bir duygudur. Fakat günlük yaşamda kıskançlık yaşayan kişilerin pek çoğunun yaşadıkları bu duygu ile baş edemedikleri; kıskandıkları kişi ile ilişkilerinin bozulduğu ve ilişkilerinin eski güzelliğini yitirdiği görülür. Başka bir deyişle tam da korkulan gerçekleşir.
Kıskançlık yaşayan kişilerin özellikle başarmak zorunda oldukları konulardan ilki ilişkiyi korumak ve sürdürmektir. Bu noktada yapıcı yaklaşım zorlayıcı olmayan ve kendi haklarından tümüyle özveride bulunmadan daha fazla yaşantıyı paylaşmaya çalışmaktır. Fakat kıskançlık yaşayan birçok kişi ilişkiyi korumak ve geliştirmek için yapıcı çaba harcamak yerine gizli gizli öç alarak, küserek, ilişkiyi keserek ya da tehdit ederek, zor kullanarak ve kaba kuvvete başvurarak amacına ulaşmaya çalışmaktadırlar.
*
Kıskançlık yaşayan kişilerin özellikle başarmak zorunda oldukları konulardan ikincisi özgüvenlerini ve özsaygılarını korumaktır. Kıskançlık yaşayan kişiler yaşandığını düşündükleri rekabette yarışı kaybedeceklerini düşünerek kendilerini değersiz, önemsenmeyen, sayılmayan ve sevilmeyen bir insan gibi hissederler.
Kimlerin daha kıskanç olduğu eskiden beri ilgi çeken bir konudur. Genel olarak bakıldığında kendisini yetersiz ve değersiz gören ya da değerlilik duyguları dış etkilerden çok kolay etkilenen kişilerin daha kıskanç oldukları görülmektedir.
Kadın ve erkeklerin yaşadıkları kıskançlık duyguları ile baş etme yöntemleri büyük farklılık bulunmaktadır. Kadınlar görece daha yapıcı bir yaklaşım göstermekle birlikte genel olarak kendi hak ve isteklerinden vazgeçen ve alttan alan bir yaklaşım göstermektedirler. Erkekler ise genellikle tehdit ederek ya da kaba kuvvet kullanarak sonuç elde etmeye çalışmaktadırlar.
Prof. Dr. Erol Özmen Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi
***
BEŞİNCİ OLMAK
Kapı açılıyor
Biri dışarı
Biri içeri
Dördüncü olmak

Kapı açılıyor
Biri dışarı
Biri içeri
Üçüncü olmak

Kapı açılıyor
Biri dışarı
Biri içeri
İkinci olmak

Kapı açılıyor
Biri dışarı
Biri içeri
Sıradaki olmak

Kapı açılıyor
Biri dışarı
Kendi içeri
Selam doktor bey
Ernst Jandl   (aymavisi)
***
Nasıl Oynamalı?

KALAS ÜZERİNDE YÜRÜMEYİN!
David Poriss

(Genel Öneri)
Yerdeki 2 metre boyunda, 30 cm genişliğindeki kalas üzerinde korkusuzca yürüyebilirsiniz. Ama aynı kalas, 10 katlı iki bina arasına konduğunda aynı rahatlıkla yürüyemezsiniz. Kendisine ceza konturu çekildiğinde bir çok briç oyuncusunun başına gelen durum böyledir. Büyük ceza yeme korkusu paniği teşvik eder ve normal zamanda rahatça yapabileceği kontratı, heyecanına yenilip kaybeder.
Bu duruma örnek olabilecek bir ele bakalım;

Herkes Zonda
____________Kuzey:
____________ 3
____________♥ 8752
____________ AD8653
____________ 95
Batı:                                                     Doğu:
 AV8                                                    R765
 V94                                                    DT3
 4                                                         VT97
 VT8432                                             76
____________Güney:
____________ DT942
____________ AR6
____________ R2
____________ ARD

Kontrat: Güneyden 3NT Konturlu
Atak: ♣V
Önce Doğu Batı ellerine bakmadan oyunu planlayın. Masada heyecana kapılan bir çok oyuncu önce Karo Ruayı çekip Karonun 3-2 dağılmış olmasını umut eder. Halbuki sakin bir ortamda el incelendiğinde, Karodan önce, kontrolü kaybetmeden bir tur Kör oynayıp boşlamanın daha emniyetli bir yol olduğu görülür. Böylece Karo planı tutmazsa Körden el alma şansı denenecektir. Ancak, masada yüksek gerilimli deklaranın kafasında iki korku vardır. İnsiyatifi rakiplere kaptırmak ve rakiplerin Pike girmesi. Ancak sakin bir oyuncu, DT9xx elinde iken defansın bu renkten 3 elden fazlasını alamayacağını bilmesi gerekirdi.

Şimdi Doğu ve Batıda oturan usta şampiyonlar, Eddie Kantar ve Alan Sontag’a karşı oynadığınızı varsayalım;
D-B Zonda
____________Kuzey:
____________ 985
____________♥ V74
____________ AVT3
____________ V82
Batı:                                                     Doğu:
 ARD                                                    7632
 T862                                                   5
 ?54                                                      ?87
 AR9                                                    DT764
____________Güney:
____________ VT4
____________ ARD93
____________ R62
____________ 53
Batı     Kuzey       Doğu      Güney
1NT       Pas            Pas          2♥
Kontr   H.Pas

Ya kontratı yapacaksınız ya da alay konusu olacaksınız!
Batıda oturan Eddie 3 tur Pik oynar ve elleri alır. Ardında önce Trefl onörlerini alıp üçüncü tur Trefl oynar. Elden çakarak eli alırsınız. Artık defansa el kaptırmamanız gerekiyor. Dışarıdaki kozları 4 turda toplarsınız. Avucunuzun içi terlemiştir. Şimdi Karo Damının yerini bulmanız gerekiyor. Empası Batıya mı Doğuya mı yapacaksınız? Eğer heyecanla kafanız karışmadı ise, cevabı çok kolaydır. Eddienin elinde şu ana kadar 16 OP gözüktü. Oyunu 1NT açmıştı (15-17 OP). Öyle ise Dam Doğuda olmalı.

Size tavsiyem, kontrat seviyesi veya rakiplerin şöhreti sizin düşünce sürecinizi etkilemesine müsaade etmeyin. Kalasın üzerindeki halinizi hayal etmek yerine, kalas üzerinde mantıklı bir şekilde yürüyün.
Kaynak
Halim Hanyaloğlu’na teşekkürler