12 Kasım 2011 Cumartesi

Yorgunluk

                                                                                                                 flickr
Gereksinmediklerini alırsan,
gereksindiklerini satmak zorunda kalırsın.
Filipinler sözü
****
LOUISIANA KASABASINDAKİ BİR KIZA
Gün doğmazsa, bir yıldız ışırsa gökyüzünde
sensin
gökyüzünde bir başka yıldız ışırsa ay adına
sensin
sen benim ilkbaharımsın
bir elma dalı yüzün çiçek açmış
gözlerine vuran ışık gençliğince
cümle iyilikleriyle yüreğinin
sen benim aşkımsın
Vachey Lindsay
****
YORGUNLUK KAYALARI BİLMEMEKTİR
Geçenlerde BBO’da dostlarla briç oynuyorum saat oldukça ilerlemiş, sanırım 35-40 bord falan oynamışız. Bir arkadaş ben artık hiçbir şey sayamıyorum bırakalım mı, dedi. Diğerleri de evet çok yorulduk artık yeter dediler, bıraktık. Ben kendime baktım, 30 bord daha oynayabilirim, yaşım hepsinden ilerde, peki ben yorulduğumu neden fark etmiyorum veya neden yorulmuyorum? Bu konuda düşünürken öğrencilerimden  birinin sözleri aklıma geldi. Demişti ki, hocam her eli çözmek için ben 2-3 dakika harcıyorsam sen 15 saniye harcıyorsun, ondan için 2 seanslık turnuvada ilk seans iyi gidiyor 2. seansta performansım düşüyor. Peki ben bunu nasıl yapıyorum? Bazı eller sanırım bende otomatik çözümlere ulaşmış o eli çözümlemek için güç harcamıyorum oynadığım 30 bordda belki 3-5 elde bu düşünce gücüne ihtiyacım oluyor ama geri kalan ellerde gerek defansta gerekse oyunda öncelikleri kafamda otomatik hale getirmiş olmam olayı çözümlüyor.

Zaman kullanımı eğitimi almış olanlar bilecektir, eğitim veren, bir akvaryuma yumruk büyüklüğündeki kaya parçalarını doldurur doldu mu der, doldu cevabını alınca bir grup küçük çakıl taşlarını da üzerine ilave eder, taşlar aralardan kayarak kendilerine yer bulur. Sonra üzerine yarım kova kum döker, o da dolu akvaryumda kendisine bir yer bulur. En son üzerlerine bir sürahi su dökmeye başlar o da içeri sızarak yer bulur. Eğer bu işlemi tersten yapsaydık önce suyu sonra kumu sonra çakıl taşlarını koysaydık kaya parçalarına yer kalmayacaktı der. Bu örnekten alınacak ders gerek briçte gerekse yaşamımızda nelerin kaya nelerin kum olduğunu bilmemiz gerektiğidir.

Briçte nelerin kaya taşları gibi temel nitelikler olduğunu bilirsek yani önceliklerimiz oturmuşsa kendimizi fazla yormadan çok kilometre yapabiliriz.  Gerçek hayatta da neler bizim için kaya taşlarıysa önceliklerimizi onlara verirsek hem yaşam kolaylaşır hem de kendimize ayıracağımız zaman kalır. Unutmayın Einstein’ın da, Leonardo Da Vinci’nin de 1440 (24x60) dakikası vardı sizin de o kadar var, ne bir dakika fazla ne bir dakika eksik!
23 Eylül 2007  Faik Falay, Cumhuriyet

1 yorum:

piktobet dedi ki...

ne çok şeyimiz oluyor sahi gereksinmediğimiz gerçekte.

akvaryum hikayesi çağrışımsal zenginliğiyle çarpıcı, güzel.

ve şu aynı sınırlı zamansallığı paylaştığımız dehalar bir de.

bir de günebakanlar elbette.