8 Eylül 2012 Cumartesi

BRİÇ BİLİR MİSİNİZ?

                                                                                   fineARTamerica
Solenzara
*****
ALIŞKANLIKLAR
Montaigne’den
‎Bir köylü kadın, bir danayı doğar doğmaz kucağına alıp sevmiş, sonra da bunu adet edinmiş. Her gün danayı kucağına alıp taşırmış. Buna o kadar alışmış ki dana büyüyüp koskoca bir öküz olduğu zaman bile onu yine kucağında taşıyabiliyormuş.
*
Bu hikayeyi kim uydurduysa, alışkanlığın ne büyük bir güç olduğunu çok iyi anlatmış. Gerçekten alışkanlık pek yaman bir hocadır ve hiç şakası yoktur. Yavaş yavaş, sinsi sinsi içimize ilk adımını atar.  Başlangıçta kuzu gibi sevimli, alçak gönüllüdür. Zamanla, oraya yerleşip kökleşti mi, öyle azılı, öyle amansız bir yüz takınır ki kendisine, gözlerimizi bile kaldırmamıza izin vermez..'
Montaigne - Denemeler   (Felsefe Kulübü)
******
NAR
çiçeklerin eksilen suyuna su,
yazın yanına hatırayı ekledik,
çekirge sesleri ve
öğle güneşi altında narın
olgunlaşmasını bekledik.
*
bekledik, başka başka odalarda
çektiğimiz ağrı dinsin,
bir çocukluk düşü gibi
ince bir sızıya dönsün diye
yaza sedeften bir anlam ekledik
*
biliyorsun,
bir başdönmesi gibi sürüyor hayat,
yazların yanına yazlar ekleniyor,
zaman uzun bir sıcağa dönüyor burada,
ağırlığına duygunun, taşınamazlığına
ve yazlar hatıraya…
*
sığındığımız konuşmalar kesecek mi ağrıyı?
ağacın güzelliğindeki mânâ sönmeyecek,
köklerinde sürecek mi aşk?
ah benim hayal kardeşim,
bizim bu aşktan alacağımız var,
dinsin ayrı odalarda çektiğimiz ağrı,
yaz geçip gitsin ve olgunlaşsın nar.
Birhan Keskin

**
BRİÇ BİLİR MİSİNİZ?
Ali NESİN

Ortaokulda öğrenmiştim ben brici. Arkadaşlarla okuldan kaçıp kahvede briç
oynadığım çok olmuştur. Okul öylesine sıkıcı, öğretmenler öylesine iticiydi ki...
Gene de yanlış yapmışım. Yıllar sonra daha iyi anlıyorum.
Lisede okulu daha çok sevdim, brici arada sırada oynadım. Üniversitede de öyle.
Doktora yıllarımda yine merak sardım brice. Önce, benden iki sınıf yukarda bir arkadaşıma öğrettim. Çok akıllı bir arkadaştı, hemen kavradı oyunu. Bir hafta sonra evine gittiğimde, evinin briç kitaplarıyla dolup taştığını gördüm... Her hafta bir turnuvaya giderdik. Sık sık da derece alırdık.
*
Onca eğlenmemize karşın, briç masalarında geçirdiğim o saatlere acıyorum bugün.
Briç arkadaşım doktorasını alıp bir başka üniversitede çalışmaya başladığında, sınıfımdan bir İtalyan arkadaşıma ögrettim oyunu. İtalyan arkadaşım da oyuna hemen tutuldu. Onunla da turnuvalara katıldık.
*
Sonra benim çocuklarım oldu, kendimi isime daha çok kaptırdım ve brici bıraktım. Simdi kırk yılda bir oynarım. İyi ki de öyle yapmışım. Hiçbir işe yaramayan bir oyundur briç. Ama benim iki eski briç arkadaşım brici bırakmadılar. Her hafta en az bir iki turnuvaya katılırlar. Hatta, briç turnuvaları için uzak kentlere bile giderler. Bugün ikisi de briçte birer “büyük usta’’dır, briçte varılabilecek en üst kademe... Benim gibi bir acemiyle ancak eski arkadaşlarıyım diye, yani ayıp olmasın diye briç oynarlar!
*
İlk briç arkadaşım matematiği briçle birlikte yürütebildi. Bugün, bu arkadaşım hem usta bir briç oyuncusu hem de önemli bir matematikçidir. İkinci briç arkadaşım (İtalyan olanı) hem brici, hem matematiği kaldıramadı ne yazık ki. Matematiği bıraktı. Oysa bizim sınıfın en iyi ikinci öğrencisiydi (birincisi bir Hintliydi) ve biz onun önemli bir matematikçi olacağını sanıyorduk. Bu arkadaşıma briç öğretmeseydim, kim bilir ne teoremler kanıtlayacak, ne ödüller alacaktı.
*
Tehlikeli bir oyundur briç. İtalyan arkadaşım gene de şanslıymış, poker, rulet, blackjack gibi kumar oyunlarına değil de, biraz daha soylu olan brice kaptırdı kendini.
*
Briç dört kişiyle ve bildiğimiz 52 kâgıtla oynanır. Oyunculara (tahmin ettiginiz sırayla)
Kuzey, Güney, Dogu, Batı adı verilir. Kuzey’le Güney ve Dogu’yla Batı ortaktırlar, birlikte oynarlar (“partner” denir bunlara.) Yani Kuzey−Güney, Dogu−Batı’ya karsı oynar. Briçte 52 kâgıt 4 oyuncuya eşit olarak dağıtılır. Demek ki her oyuncuda oyunun başında 13 kâğıt vardır. “Kısaltılmıştır- ahmet kahya. com”

Hiç yorum yok: