3 Eylül 2011 Cumartesi

Deniz Minareleri ve Amfitiyatrolar


Büyük insanlarla,
liyakat sahibi olanların 

kendilerini budalaca aşka kaptırdıkları görülmez!
Francois Bacon
****
BİR ÇİÇEKLE
Çiçeğimin içinde saklarım kendimi,
 
O giyiş göğsünün üstünde,
Kuşkulanmadan giyersin beni de –
Ve melekler bilir geri kalanı.
 
Çiçeğimin içinde saklarım kendimi,
O soluş senin vazondan,
Kuşkulanmadan hissedersin bana karşı
Bir yalnızlık, az kalsın.
Emily Dickinson
Çeviren: Vehbi Taşar
****
DENİZ MİNARELERİ VE AMFİTİYATROLAR

Günümüzden çok önce yapılan ve herhangi bir mikrofon gerekmeden, tiyatro oyunları oynanabilen binlerce kişilik amfitiyatrolar yapı olarak deniz minarelerine ve bizim banyolara benziyor.
       

Deniz minareleri dalgaların etkisiyle kıyıya vurmuş yumuşakça kabukları. İç renkleri kavuniçi renkli, üst yüzeyleri helezon şeklinde kıvrımlı.  En önemli özellikleri sahip oldukları akustik yapı. Eğer bir deniz minaresini kulağınıza tutarsanız, deniz dalgalarının o büyüleyici sesini duyabilir, denizin serinliğini hissedebilirsiniz. Deniz minaresinden duyulan bu gizemli ses akustik yapısından kaynaklanıyor. Mitolojide deniz tanrısı olarak bilinen Poseidon, söylenceye göre azgın dalgalara hükmedebilmek için deniz minaresinden yaptığı enstrümanı kullanıyordu.
       

Akustik sözcüğü, Eski Yunanca'da duymak anlamına gelen "akoustos" sözünden türetilmiştir. Akustik,  fiziğin en eski dallarından biridir.
      
Günümüz bilim insanları bu tip yapıların  inşa edilmesinin  sadece bilimsel değil, sanat yönünden de büyük önem taşıdığını ifade ediyorlar.. Bu tip tiyatrolar yapılırken yapının sağlamlığına ve akustik özelliğine dikkat ediliyordu.  Amfitiyatrolar yarım daire şeklinde ve genellikle bir yamaca yaslanacak şekilde yapılıyordu. O dönemde insanlar günlük yaşam için gerekli yapıları tasarlarken "doğayı gözleyerek elde ettikleri bilgileri" kullanıyorlardı. Sonuçta da yapılanlar doğru ve başarılı oluyordu.  Amfitiyatroların da çok özel bir akustik yapıya sahip deniz minarelerine benzetilmesi, kapsamlı doğa gözlemleri sonucuydu.  En alttaki zayıf bir ses bile en üst noktadan  duyulabiliyordu. Sesin yansımasını sağlamak için mermer, granit gibi sert taşlar da bu nedenle kullanılıyordu.
"Cenk Durmuşkahya"
Bilim ve Teknik  Eylül 2005


1 yorum:

Arzu Sarıyer dedi ki...

Hayran kaldığım yapıtlar.Doğayı gözlemlemekle ne mucizeler yaratılmış...Selamlar.