9 Aralık 2011 Cuma

Emine'yle Wemine


                                                                                                      photobucket
Hiçbir ordu,
zamanı gelmiş bir düşünceye karşı duramaz.
Voltaire
****
O DURU ÇOCUK BİR MASAL BELKİ

O duru  çocuksu alnın ölüme yüz sürmez
Sır vermez bir gülüşle kıvrılır dudağın
İnanma, karanlık geceleri süslemez güzel düşler
Bir kent karartılmış mevsimleri yaşarken.
*
Karartılmış mevsimleri yaşarken
Bir yıldız kaysa biri ölürmüş hani
Kaç yıldız kaydı bir bilsen
Morartılmış gecelerde düşler kurarken
*
Morartılmış düşler kurarken, otursana
Yüzüne dallarının nakışı düşsün.
Hep akasyalarla vardı o çocuk, sensiz
Şarkılarda unutulmuş bir masal.
Bir masal belki, sevdası terkisinde
Atını değiştirmiş bir süvariyle giderken.
*
O süvariyle giderken hiç acı duyar mısın
Bir yıldız kaysa ya da düşmese, ölümler
Beklemiyor artık, bir bıçak saplanmış
Gibi yüreğinde, her gün her gece.
*
Her gün her gece acılıyım, söylemiştim
O duru çocuk alnına sürmez ölümü
Ne karartılmış mevsimlerde
Ne morartılmış gecelerde.
*
Sürerse sözüm sürer, masal mı o çocuk şimdi.

Tuğrul Asi BALKAR
****
EMİNE’YLE WEMİNE
O tarihlerde yirmili yaşlardayım, ODTÜ de okuyorum, 68 kuşağıyız ya, bir yandan Türkiye’yi değiştirme ve kurtarma çabasındayım, bir yandan da briç ve satranca merakım üst düzeyde. Boş vakitlerimde Ulus’taki Santral kahvesine gidiyorum. Santral kahvesi o günkü gençliğin eğitim yeri gibi, bir tarafta satranç tahtaları ve Türkiye’nin ustaları, hatırladığım isimlerden Reşat Vekilli yaşlı bir ağabeyimiz, genç millilerden de Gültekin daha yeni Fransa’dan dönmüş, Gültekin üç kişiye karşı üç tahtada körleme oynayabilen bir yetenek, Reşat ağabey ise İstanbul’dan gelen Türkiye şampiyonu Seracettin Bilyap’la vidolu satranç oynayan bir Türkiye ustası. Kahvenin öbür tarafında bilardo masaları, masaların ustası bugünkü Semih Saygıner’in hocası Bora Karatay. Zaman zaman bize bilardo gösterileri yapan Bora o tarihte Avusturya – Avrupa şampiyonuydu. Bizler de ortada briç oynayan gençlik. O kahveden üç alanda da Türkiye şampiyonları yetişti. Satrancı severdim ama briçle bağım nedeniyle birinci ilgi alanım olamadı. 

Satrançta deep blue, deeper blue gibi bilgisayar programları yazıldı, bu programlarla Karpov, Kasparov gibi dünya bir numaralı büyük ustalar müsabakalar yaptılar, yanlış hatırlamıyorsam berabere kalabildiler. Şimdi o seviyede bir satranç ustası bile bir makineyi yenemiyorsa diğer satranççıların işi çok zor, robotlar karşısında kazanma şansımız yok artık.
*
Dünyanın en büyük briç sitesi BBO da akşamları briç oynamayı seviyorum. Orada çoğunlukla Zeynep ve ben briç makinelerini çağırıp o teneke kızlara karşı oynamayı seviyoruz. GIBE ve GIBW oturuyorlar bizde kuzey güney. Kızlara Emine ve Wemine isimlerini taktık. Ama neden satrançta bu kadar insan üstü bir düzeye çıkan robotlar briçte o seviyenin yanına bile yaklaşamıyor? Sanırım briçte robotların bir türlü akıl erdiremediği bir başka özellik var satranca göre. Briçte matematiksel beyin dediğimiz hesap yöntemi dışındaki başka bir beceri kimi zaman başarının temelini oluşturuyor. Bunu da robot kızlara vermek mümkün olamadığı için genelde düzgün oynasalar da olay matematiksel çözümün dışına çıktığında dağılıyorlar. Bu beceri üst düzey briç oynayanlar için olduğu kadar yaşam için de çok önemli, çünkü kimi zaman yalnızca matematiksel hesaplamalar başarı için yetmiyor.
02 Aralık 2007 Faik Falay, Cumhuriyet

Hiç yorum yok: