13 Haziran 2012 Çarşamba

Müzik ve Fizik


Chopin. Valse op 64 No. 1 Valentina Lisitsa "Minute Waltz"
*****
MÜZİK İÇİN
* Müzik; fakir insanın cennetidir. * Emerson
* Müziğin olduğu yerde kötülük barınamaz. * Cervantes
* Müziği sevmeyenden çekininiz. * Ludwig Wan Beethoven
* Müzik insanlığın ahlakını arındıran kutsal bir bilimdir. * Dede Efendi
* Müzik bir insanın para ödemesi gereken tek gürültüdür. A. Dumas
* Duygularımı şiirlere anlatamam çünkü şair değilim.
Kendimi gölgeler ve ışıkla ifade edemem çünkü ressam değilim.
Düşüncelerimi hareketlerle de açıklayamam çünkü dansçı değilim.
Ama bunların hepsini müzikle yapabilirim. Çünkü ben bir müzisyenim...Mozart
****
HOŞÇAKAL
Siyah beyaz tuşlarında piyanomun
Seni çalıyorum şimdi
Çaldıkça çoğalıyorsun odada
Sen arttıkça ben kayboluyorum
*
Seni doğuruyorum geceye
Adını koyuyorum aya bakarak
Her şey sen oluyor her yer sen
Ben ölüyorum
*
Sesini duyuyorum rüyalarımda
Gözlerimi kamaştırıyor ışığın
Rüzgar sen gibi dokunuyor bana
Ben doğuyorum
*
Duymak istediklerimi söylemiyorsun hiç
Dokunmuyorsun bana
Sen gibi bir şimşek çakıyor
Tam kalbime düşüyor yıldırımı
Ben gidiyorum
Özdemir Asaf
****
MÜZİK VE FİZİK
Bilim adamlarının, özellikle de fizikçilerin müzikle aralarının iyi olduğu bilinen bir gerçektir. Hatta, bazıları gerçekten iyi birer müzisyendir. Ne var ki, okulda, müzik ya da fizik derslerinde, ikisinin arasındaki ilişkiden hemen hemen hiç söz edilmez. ''Müzik bir sanattır. Fizikle ne ilgisi olabilir'' denilebilir. Evet, müzisyen olmak için belki fizik bilgisine sahip olmak gerekmiyor. Ancak, müzik yapmamıza olanak tanıyan ses ve onu üreten çalgıların çalışma biçimi çok basit fizik bilgisiyle anlaşılabilir.
*    
Sesi en yalın biçimiyle, ''işitme duyularımızla algılayabildiğimiz dalga hareketi'' olarak tanımlayabiliriz.. Kaynağı ne olursa olsun, ses dalgalar biçiminde yayılır. Ses dalgalarının nasıl ilerlediğini daha iyi anlatabilmek için, ünlü domino taşları gösterisi iyi bir örnektir. Bu gösteride, baştaki taşa verdiğimiz enerji, aradaki taşlar tarafından en son taşa iletilmiş oldu. Sesin havada ilerleyiş biçimi de bunun gibidir. Sesin kaynağı olan titreşen cisim, yakınındaki hava molekülünü titreştirir. Titreşen her hava molekülü bir ileridekini titreştirir. Böylece titreşim her yöne yayılır. Ses dalgaları boşlukta ilerleyemez.
  *   
Ses dalgaları sadece havada değil, başka ortamlarda da ilerleyebilir. Katılar ve sıvılar da ses dalgalarını iletir. Üstelik, yoğunlukları havanınkinden fazla olduğundan, sesi hem daha iyi iletirler hem de daha hızlı.
  *  
Eski bir müzik aleti yapımcısı Sir Charles Wheatstone, ses dalgalarının katı ortamlarda havaya göre çok daha iyi iletildiğini göstermek için güzel bir deney yapar. Wheatstone, deneyi yaptığı binanın bodrum katına yerleştirdiği arpları, iki kat yukarıdaki salonda bulunan arplara tahta sütunlarla birleştirir. Müzisyenler bodrum kattaki arpları çaldığında, iki kat yukarıda bulunan dinleyiciler o kattaki ''kimsenin çalmadığı'' arpların sesini duyarlar. Bodrum katta çalınan arpların titreşimleri tahta sütunlardan birinci kattaki arplara iletilir. Bu arplar titreşirler ve sesleri salonda duyulur. Buna karşılık, ikisi arasında yer alan zemin kattakiler hiç müzik sesi duymazlar. Gramofonun bile icat edilmediği dönemde yapılan bu gösteride salonda bulunanların hali nasıldı acaba?
 *   
Her ses müzik değildir. Herhangi bir istasyona ayarlı olmayan bir radyodan çıkan sesi düşünelim. Fizikçiler, buna ''beyaz gürültü'' derler. Beyaz gürültüye verebileceğimiz bir başka örnekse alkıştır. Beyaz gürültüyü zaman içinde hiç değişim göstermeyen, ''sonsuza değin süren'' bir gürültü olarak tanımlayabiliriz.
   * 
Sesin havadaki titreşimler yoluyla iletildiğine değinmiştik. Kulağımız belli aralıktaki frekansları işitebilir. Bu saniyede yaklaşık 20 ile 20000 titreşim aralığıdır. Frekans saniyedeki titreşim sayısıdır ve birimi (Hz) Hertz'dir. (Hertz, 19. yüzyılda radyo dalgalarının nasıl oluştuğunu keşfeden bilim adamının adıdır.) Bazı canlılar daha geniş bir frekans aralığını algılayabilir. Bu, köpeklerde 50 ile 45000 Hz, kedilerde 45 ile 85000 Hz aralığındadır. Yarasalar 120000 Hz'e yunuslarsa 200000 Hz'e kadar olan sesleri algılayabilirler.
 * 
Düşük titreşimli sesleri kalın (bas), yüksek titreşimli sesleriyse ince (tiz) algılarız. Sesin kalınlığına (yada inceliğine) ''perde" denir. Yüksek frekanslı sesler yüksek perdeli, düşük frekanslı sesler düşük perdeli seslerdir. Müzik konusunda iyi eğitilmiş kişiler, frekansı sadece 2 Hz farklı iki perdeyi bile birbirinden ayırabilirler.
 *   

Bir notanın bir oktav yukarısı, onun frekansının iki katı hızlı titreşen ses anlamına geliyor. Oktavlar arası çok basit matematiksel bir ilişki var. Beynimiz bir şekilde, bu matematiksel ilişkiyi algılayabiliyor ve aralarında matematiksel bir ilişki bulunan sesler bize uyumlu geliyor. Eğer bir oktavı rastgele değil de belirli oranlarda bölecek olursak farklı notalar elde ederiz. Değişik kültürler, tarihte oktavı değişik oranlarda bölerek notaları elde etmişler. Batı kültüründe, bir oktav 7'ye bölünürken, başka kültürlerde farklı oranlarda ve miktarda bölünmüş. Çin'de bir oktav 5 ' e, Arabistan ' da 17'ye, Hindistan'daysa 22'ye bölünmüş.
  *    
Günümüzde batı müziğinde genel olarak kullanılan sistem, oktavın 7'ye bölünmesiyle elde edilen 7 notalı sistemdir. Notalar arasında da matematiksel bir ilişki vardır.
 *    
Bugün kullanılan 7 notalı sisteme göre sayısal bölünmeyi sürdürürsek, yedi notaya karşılık gelen frekans oranları şöyle olur: Do (1), Re (1,125), Mi (1,250), Fa (1,333), Sol (1,500), La (1,667), Si (1,875) Do4'ün frekansını 264 olarak bildiğimize göre, 264'ü bu sayılarla çarparsak, öteki notaların frekansını elde edebiliriz. Buna göre, Re4 297 , Mi4 330, Fa4 352, Sol4 396, La4 440, Si 496, Do5 528 olmaktadır.
 *     
Ses ve müzik, fizik ve matematikle yakından ilişkilidir. Sesin nasıl oluştuğunu, yayıldığını; notaların nasıl oluşturulduğunu, aralarında nasıl bir ilişki olduğunu çok basit fizik ve matematik bilgisiyle anlayabiliyoruz.
Alp Akoğlu, beethovenlives.net ,  kısaltılmıştır.

Hiç yorum yok: