Kompetisyon (Yarışsallık)

Değerlendirilmeyen düşünce,
yenmeyen yemek gibidir.
Hiçbir yararı yoktur.
Herbert Carlson

****

Bazen 

yapacak bir şey kalmadığında

zorunluluk sizi cesur kılar.
Thomas More

 ****

ÖVÜNEN AY

Ey ay, bütün dünyayı ışıtabilirim diye övünüyorsun.
Fakat bak, kollarımda, yatıyor ay parçası sevdiceğim.
İnanmazsan kaldırayım perdeyi de bak.
Ama sevdiğime aşık olacağından
Ve dünyayı karanlıkta bırakacağından korkarım gene de.

Naapet Kutyak - Çeviren: İsmail Haydar Aksoy

****

KOMPETİSYON = REKABET = YARIŞSALLIK

Ortaklar arasındaki konuşmanın amacı “Ne’ye?” ve “Kaç’a?”oynayacağımızı saptamaktır. 

Eğer ortağımız ile elimizde yeteri kadar güç varsa acele etmeden “mükemmele” ulaşmaya çabalamalıyız.

1 trefliden 3 NT ye kadar 15 “söz” var. Gelebilecek binlerce el arasından en uygunu bulmak için özenli bir ayıklama ile sorunu çözebilirsiniz. Ortakların elinde 5 ya da 6 kez konuşma imkanı bulunabilir. Bütün sorun “ayıklama” bilgisine sahip olmaktır.

Serbest sekansta “yavaş, ama mükemmel” ilkesi yürür. Gerçek yaşamda bu kadar rahat olamazsınız. Rakipler işe karışırlar ve yaşamı sizin için olabildiğince zorlaştırmaya çalışırlar. Özellikle; rakibin de bir kontrat oynayabilecek gücü varsa... İşte sorun burada başlar. Yarışsallıkta “yavaş, ama mükemmel” ilkesinin yerini “yaklaşık, ama hemen” ilkesi alır. 

Serbest sekansta ortakla bilgi alışverişi yaparak bir kontrat seçimi yaparsınız. 

Yarışmada ise bir el, kendi başına “Ne’ye ve Kaç’a” sorularını yaklaşık olarak yanıtlayarak yarışma isteğini ortaya koyar. Soldaki rakibin oyunu açmasıyla birlikte deklere önünüze 4 Pik veya 5 Trefl olarak gelebilir. Siz muhteşem bir elle hiçbir şey söyleyemeden kalabilirsiniz.

Bu nedenle, ya kontratı biz oynayacağız ya da rakip oynayacaksa, 

batması bizim için karlı olacak bir kontrat deklare etmesini sağlamalıyız. 

Bizim oynayacağımız kontratı rakip oynamak istiyorsa bedelini en ağır şekilde ödemelidir.

Bu amaçla yaptığımız mücadeleye briçte rekabet = Kompetisyon = Yarışsallık diyoruz. Yarışsallığın özü işte budur.

“Mehmet Aydın”