4 Ocak 2019 Cuma

Düşünürsen Varsın

Tarrega Maria (Gavota)
***
DÜŞE ÇAĞRI
Edebiyat, sanat bize güzellikleri sezdirmeli. 
Madame Rachilde'in "Güneş Satıcısı"nı "Le Vendeur du Soleil" bir türlü unutamam, anlatayım:

Paris'in bir köprüsü üzerinde bir satıcı, bağırıyor, dil döküyor, sattığı nesnenin eşsiz güzelliklerini anlatıyor. Başına toplananlar merakla bekliyorlar: Nedir acaba o adamın sattığı? En sonunda söylüyor: "Size güneşi, her gün gözlerinizin önünde duran, ama sizin bakmadığınız, güzelliğini göremediğiniz güneşi satıyorum. Bakın; bakın! Sizin bütün hülyalarınızdan güzel değil mi?" Dinleyenlerin çoğu omuzlarını silkip gidiyor, ancak bir kişi: "Sahi! Ne de güzelmiş!" diyor.

Şairin, hikayecinin o adama benzemeleri gerektir. Bize, gözümüzün önünde duran, ama alışık olduğumuz için artık fark edemediğimiz güzellikleri anlatmaları, sezdirmeleri gerekir.
*
Fransız düşünürlerinden Jules Soury'yi bir gün yolda görmüşler; "Bütün masalları çürüttüm, yıktım. Masalsız kaldım... Bana masal verin, masal verin bana, masalsız yaşayamıyorum!" diye bağırıyormuş.. Çıldırdı demişler onun için.
Belki de çılgınlıktan o gün kurtulmuştur.   'NURULLAH ATAÇ'
***
İŞTE SESSİZLİK SESİMİZLE BULUŞUYOR
İşte sessizlik sesimizle buluşuyor,
Farkında olmasak da.
O şarkılar üzünç iklimi,
Harfler, harfler, harfler,
Harflerin yarattığı bir mutluluk bu..
*
İşte sessizlik sesimizle çarpışıyor,
Tam karşında tutkunluk,
Tam karşımda bir gül,
Tam karşında özlem,
Tam karşımda vurgunluğum,
Tam karşında süvarin,
Tam karşımda sevinç,
Karşı karşıya aşk..
*
Sözcüklerin taşıdığı duygular,
Değiştiriyor insanı ne yapsan.
Gözlerin görmeye başlıyor,
Kulaklarım işitmeye,
Yüreklerimiz çarpmaya, coşkulu,
Yorgunluk, unutkanlığa yazdırıyor kendini.
*
Ben kılıncımı bıraktım,
Sen kalkanını,
Pusatsız kaldık işte..
*
Aşk, aşk, aşk
*
Yengisi gövdesine saklı,
*
Yenilgisi de...
Tuğrul Asi BALKAR
***
DÜŞÜNÜRSEN VARSIN
Goethe’nin sevdiğim bir deyişidir  “ Yapmak kolay, düşünmek zordur! “  İnsanı diğer canlı türlerinden ayıran en büyük fark, düşünebilme becerisidir. Bugünden daha iyi bir dünya özlemimiz varsa, çocuklarımıza daha iyi ve daha mutlu bir ülke bırakmak istiyorsak, günümüzde sahip olduklarımızdan çok daha fazla sayıda düşünen insanlara ihtiyacımız vardır. 

Düşünmek Goethe’nin dediği gibi kolay bir beceri değildir, düşünmenin önünde çeşitli engeller vardır, en büyük engel öncelikle duygularımızdır. Sevmek ya da aşık olmak, duygularımızın bir fikre kapılıp peşinden sürüklenmesi mantıklı düşünme sürecini engeller. İkinci en büyük engel dogmalar, ön yargılar ve boş inançlardır. Bunlara esir olan insanlar da düşünmektense kendilerini kapattıkları bu hapishanelerde yaşamayı gerçek sanırlar. Bir başka engel tembelliktir, çoğu insan sıkıya gelince düşünme sürecini yarıda kesip kaderlerine razı olurlar. Çağımızdaki en büyük engel de bence propaganda ve reklamlardır. İnsan kuvvetli bir etki altında, bir şeyin, iyi, ucuz vs.  olduğuna inandığı zaman ona alışır ve bir daha düşünmek istemez.
*
Düşünmeyi geliştirmenin bazı yolları ise meselenin tüm parçalarının üstünden birkaç kere geçmek, sorunun bir tablo gibi kafamızda oluşmasını sağlamak, acele hüküm vermekten kaçmak ve aklımıza ilk gelen fikre takılıp kalmamak olmalıdır. Kimi zaman sorundaki ayrıntıların yerini değiştirerek, kimi zaman da soruna bakış açımızı değiştirerek doğru çözüme ulaşmayı denemeliyiz. Başkalarının bu soruna getirdiği çözümler varsa onları incelemeli, egomuza rağmen bize yarayacak kısımlarını kullanabilmeliyiz.
*
Briç bir düşünme oyunudur. Descartes’in dediği gibi  “Düşünüyorum o halde varım”.
24 Aralık 2006  Faik Falay, Cumhuriyet

Hiç yorum yok: