2 Eylül 2014 Salı

Sanzatuda Yer Oyunları

En değerli şeyin bilginizi paylaşmak, konuyla ilgilenen herkesle paylaşmak
olduğuna inanmıyorsanız,
o zaman bilim insanı olmak iyi bir şey değildir ve mümkün de değildir.
Robert Oppenheimer
*****
TANGO
Rio de la Plata'nın varoşlarında doğan tango bugün genellikle tutkulu aşkın estetik temsili olarak algılanıyor. Oysa tangonun 150 yıllık serüveni  bize bundan çok ötesini anlatıyor.
" Sen tangonun sadece banliyölerini tanıyordun, orkestra tarafından çalınan, smokin giyen yüzünü." Enrique Santos Discépolo

Çöp kutusunun bir ganimet olduğu bir dünyada doğmuştur tango.
Arjantin Uruguay sınırında. Buenos Aires, Rosario, Montevideo'yu içine alan Rio de la Plata'nın varoşlarında.
İlk tangolar gitar, arp ve flütle bazen de akordiyonla çalınıyordu. İlk tangoların ana temasını genellikle baştan çıkarıcı ve kararsız bir kadınla, onun için kavga eden iki erkeğin öyküsü oluşturur.

Müziğin çok senkoplu yapısı sadece Afrika ritimlerindeki köklerini  değil ait olduğu yaşamın dengesizliğini de yansıtır. Tempoda ve ses yapısındaki zıtlıklar tangonun belirleyici özelliklerindendir. Ağırlıkla baskın olan minör tonlar olmasına karşın müzisyenler sıklıkla araya majör tonları kullanan parlak geçişler sıkıştırır. 
Üst sınıflar için bu haliyle tango kabul edilemez, yoz bayağı bir müziktir.

Tangonun ilk starı  Arjantin'in Elvis Presley'i Carlos Gardel'dir.
1976 darbesinden  sonra ülkeyi terk edip Avrupa'ya kaçan müzisyenler tangonun yeniden moda haline gelmesinde etkili oldu.
Bugün tangoyu insanlar için cazip kılan çoğunlukla  onun görünür kısmı, dansıdır.
Rio de la Plata'nın müziği: Tangonun serüveni (sol.org)  "Zeynep Helvacı"    
****
Süleyman KOLATA
*****
ALLEGRO
Kara bir günden sonra Haydn’ı çalıyorum
yalın bir sıcaklık kaplıyor ellerimi.
Tuşlar istiyor. Hafif çekiç vuruyor.
Tınlamalar yeşil, canlı ve sakin.
Tınlama özgürlük denen şey vardır, diyor
ve birisi imparatora artık vergi vermiyor.
Ellerimi Haydn ceplerime sokuyorum
ve dünyayı fütursuzca izleyen birini taklit ediyorum.
Haydn bayrağını kaldırıyorum – anlamı:
“Teslim olmuyoruz. Ama barış istiyoruz.”
Müzik, taşların uçtuğu, taşların yuvarlandığı
camdan ev yokuşun altındaki.
Taşlar evi boydan boya geçiyorlar
tek bir çerçeve kırılmıyor ama.
Tomas TRANSTRÖMER, Türkçesi: Gürhan Uçkan
****
SANZATU KONTRATLARINDA YER OYUNLARI
Dekleran ilk olarak defansa el vermeden kaç löve alabileceğini sayar.
Atak alınınca hemen sağlam uzun renge girilmez!
Sanzatu oyunlarında, antresi olmayan taraftaki uzunluğun bir yararı yoktur.
Bu nedenle sağlanmaya çalışılmaz.
Sanzatu oyunlarında rakip bağlantılarını kesmek için el bağışlanabilir.
Her el tekrar löve sayılır.
*
Sağlanması gereken 2 renk varsa, 
en uzun renk değil, 
onörlü uzunluk tercih edilir.
Dekleran oyun oynarken ortağına (dummy), 
önce onör ismi sonra renk söyler.
Örneğin A pik der, pik A denmez!
Önce renk söylenirse, o rengin en küçük kartı istenmiş olur.
3NT oynarken sağlanacak bir renk yoksa, rakibe önce 4 el verilir. (skuizde bien lövesi) Eskiler ilk 4 eli ver son 9 eli al derler.
*
Bir renkten toplam 9 kart varken, genelde AR çekilerek D düşürülmeye çalışılır.
Ancak istisna olarak, bu rengin rakiplerdeki dağılımının 2+2 olmadığı deklarelerden anlaşılabiliyorsa empas yapılabilir. Böyle bir bilgi yoksa, yer açıldığında eldeki ve yerdeki kartlardan en kısa olan renk ile bilgi edinilmeye çalışılır.
 *
Kısa rengin kart toplamı 5+ ise, AR çekilerek D düşürülmeye çalışılır veya kısa rengin kart toplamı 4 ve elde yerde dengeli 2+2 ise yine AR çekilir.
Kısa rengin kart toplamı 4 ve elde yerde dengesiz 3+1 veya 4+0 ise, bir tarafa empas yapılır.
Kısa rengin kart toplamı 4’ten daha az ise mutlaka empas yapılır.
“Mehmet Aydın” a teşekkürler.
görsel: flickr

Hiç yorum yok: