Kolay şey değildir mutluluk,
kendimizde bulmak çok zor,
başka yerde bulmak imkansızdır.
Chamfort
****
* İnsanoğlunun dizgeleştirdiği en yetkin, en bilimsel düşünce biçimidir.
* Diyalektik, doğanın, toplumun ve insan düşüncesinin en genel yasalarını gün ışığına çıkararak bilgi kuramı oluşturur. Diyalektiğin 4 temel yasası evrensel nitelikte olmaları nedeniyle yöntemsel bir değer taşır ve bilimsel araştırma için ön bilgidir.
* Diyalektik düşünceyi dizgeleştiren Marks ve Engels onu şöyle tanımlar:
Dört ilkesi şöyledir:
1. Tarihte ve toplumda her şey bir süreçtir. Bu süreçleri bölüp parçalayarak değil bir bütün içinde bakılmalıdır. (Karşılıklı etkileşim yasası)
2. Her şey değişme halindedir, değişme evrenseldir ve sürekli bir gelişme gösterir. Tarih aydınlık bir gelişmeye doğru yürür.
3. Tarihte ve toplumda nicel değişiklikler, nitel değişikliklere yol açar. (Nicelikten niteliğe geçiş yasası)
4. Tarih ve toplumda her değişme karşıtların (çelişmelerin) mücadelesinin sonucudur. Bu çelişmeler içseldir, yenileyicidir, bir arada bulunur.
Bütün bilimsel kuramlar, gelişmeler diyalektik düşüncenin mantığına uyar. Diyalektik her türlü düşünce darlığının karşısındadır.
DİYALEKTİĞİN İLKELERİ
Descartes, Spinoza, Hegel gibi filozoflar gerçeğe varmanın en akılcı yolunu bulmayı ve felsefenin ana sorularını yanıtlamayı kendilerine ilke edinmişlerdir. Düşünce açısında her daim farklı yöntemlerle ilerleyen Metafizik ve Materyalist düşünce akımı tamamen zıtlık içindedir. Diyalektiğin ilkeleri konusuna değindiğimizde bu zıtlığı anlamak daha kolay olacaktır. Marksistler, anlık ve yanıltıcı görünümlerin ötesinde bulunan gerçekliğe doğrudan bakmak isterler, bu sebepten yöntemin onlar için anlamı büyüktür diyebiliriz. Diyalektiğin ilkelerinden bahsederken, Metafizik anlayışına da değineceğiz.
Metafizik ise; doğaya birbirinden kopuk, tek başına ve birbirinden bağımsız ayrı ayrı nesnelerin bir yığını olarak görür. Ve olaylara bu şekilde bakıldığında bazı sorular cevapsız kalmaktadır.
Metafizik yöntem; doğanın dingin ve durağan, durgun ve değişmez olduğunu savunur. Metafizikçiye göre toplum değişmez ve sonsuz tanrısal bir plan olduğu için değişmez. “Nasıl ki, feodal düzenin yerini kapitalist düzen aldı, sosyalist düzen de kapitalist düzenin yerini alacaktır.” – J. Stalin
Doğa bilimlerinin kapı dışarı ettiği metafizik, insan ve toplum bilimlerine sığınır. Olaylara Metafizik yöntemle bakmaya çalıştığımızda çelişkilerle karşılaşacağız; insan şimdiye kadar ne ise odur ve her zaman da o olacaktır. Onarılmaz kusurları, eksiklikleri ile “bir insan doğası” vardır. Bu böyle ise, toplumu ıslah etmeye ne gerek var? Yanlışlığı olan bir ütopya olduğu buradan da anlaşılıyor.
Fakat Metafizik yöntem nitel değişiklikleri reddeder. Kabul etse bile onları açıklayamaya çalışmaz, rastlantıya ya da mucizeye bağlar. Gelişme sürecini, nicel değişimlerin nitel değişimle sonuçlanmadığını ve basit bir büyüme süreci olduğunu düşünür.
Gelişmenin ilkesi olarak çelişkinin incelenmesi şu başlıca nitelikleri ortaya çıkarıyor; çelişki içtedir, çelişki yenileşmeyi sağlayandır, zıtların birliği söz konusudur. Her değişikliğin motor gücü olan çelişki, evrenseldir. ‘Çelişki’ den söz edildiğinde idealist filozoflar “fikirlerin savaşını” anlarlar. Onlara göre, ancak birbirlerine karşı olan düşünceler arasındaki çelişki kavranabilir. Ama düşünceler arasındaki çelişki, çelişkinin bir biçimi olmaktan başka bir şey değildir. Çelişki; dünyanın her yanında bulunan nesnel bir gerçek olduğu için öznenin içinde de bulunur ve insanda da bu böyledir. Çelişkinin mutlak evrenselliği, somut çelişkilerin sonsuz zenginliğini bize unutturmamalıdır. Büyük karşıtlar yasası, kendi gerçeği içinde çok çeşitli biçimler alan bir olgunun genel ifadesidir. “Diyalektik, esas olarak şeylerin kendi özündeki çelişkinin incelenmesidir.” Lenin
Ekmek gibi
Yere atılmış bulunca.
Ercüment Uçarı
****
ÜÇÜNCÜ ADAM