Louis Aragon
***
JOSE MUJICA
''Ben insanların geceleri yatacak bir saçak altı bile bulamadıkları bir dünyada, başkalarının 500 metrekarelik malikanelerde yaşamasını anlamıyorum. Evsizler için ev, suyu olmayanlar için su lazım, ekmek lazım. Sen böyle bir dünyada özel uçağım olsun, oraya buraya gideyim diyorsun. Eğer herkes daha fazlasını isterse, bir gün kimseye bir şey kalmayacak. Küresel ısınmadan bahsediyoruz ama doğaya saldırmaya ve çöp üretmeye devam ediyoruz.
Eski ruhani tanrımızı kendi ellerimizle kurban ettik ve artık market tanrının tapınağındayız. Bu yeni tanrı; ekonomimizi, politikamızı, alışkanlıklarımızı, yaşamlarımızı düzenliyor ve bizlere faiz oranları ve kredi kartları ile mutluluğun yeni adresini veriyor. Öyle anlaşılıyor ki bizler, yalnız tüketme için yaratılıyoruz ve artık tüketemediğimiz zaman derin hayal kırıklığına uğrayarak kendimizi yok ediyoruz.
Bana fakir denmesi yanlış, ben tutumlu bir insanım. Asıl fakirler sürekli yaşamdan talepleri olan ve elde ettikleriyle yetinmeyen insanlardır. Ben elimde hafif bir bavulla dolaşıyorum. Bu bana istediğim yaşamı sürdürmek için yeterli zamanı veriyor.
***
JOSE MUJICA
''Ben insanların geceleri yatacak bir saçak altı bile bulamadıkları bir dünyada, başkalarının 500 metrekarelik malikanelerde yaşamasını anlamıyorum. Evsizler için ev, suyu olmayanlar için su lazım, ekmek lazım. Sen böyle bir dünyada özel uçağım olsun, oraya buraya gideyim diyorsun. Eğer herkes daha fazlasını isterse, bir gün kimseye bir şey kalmayacak. Küresel ısınmadan bahsediyoruz ama doğaya saldırmaya ve çöp üretmeye devam ediyoruz.
Eski ruhani tanrımızı kendi ellerimizle kurban ettik ve artık market tanrının tapınağındayız. Bu yeni tanrı; ekonomimizi, politikamızı, alışkanlıklarımızı, yaşamlarımızı düzenliyor ve bizlere faiz oranları ve kredi kartları ile mutluluğun yeni adresini veriyor. Öyle anlaşılıyor ki bizler, yalnız tüketme için yaratılıyoruz ve artık tüketemediğimiz zaman derin hayal kırıklığına uğrayarak kendimizi yok ediyoruz.
Bana fakir denmesi yanlış, ben tutumlu bir insanım. Asıl fakirler sürekli yaşamdan talepleri olan ve elde ettikleriyle yetinmeyen insanlardır. Ben elimde hafif bir bavulla dolaşıyorum. Bu bana istediğim yaşamı sürdürmek için yeterli zamanı veriyor.
Asıl özgürlük yaşamak için kazandığın zamandır."
Dünyanın en fakir Cumhurbaşkanı olarak bilinen Uruguay
Cumhurbaşkanı Jose Mujıca
***
BİR GÜLÜŞÜN TARİHÇESİ
I.
I.
Gülüşün,
deniz kıyısı
boyunca kuşlar,
atılmamış tebrik
kartları.
*
Bir hasta doğrulup
yatağından
ilk kez sevinçle
su içiyor.
*
Neler var
bilmiyorum
gülüşünün değdiği
yerlerde..
II.
Gülüşün
ne garip,
ayrılığın bile adı oluyor,
ay ışığında
salıncaklar.
*
Yanarak düşen
yıldızlar var onda,
kumlara devrilmiş
mavi bisiklet.
*
Tenha kasabalarda
gün batımları
çok uzaklara
gitmeleri söylüyor.
*
Gülüşünde
açık bir sayfa
usulca ürperiyor...
Onur Caymaz
**
RİSK ALMAK
Yaşamımız, her gün
risklerle yoğun olarak geçer. Gülmek aptal görünme, ağlamak duygusal saflık
riski göstermez mi? Birisiyle yakınlaşma ona bağlanma riskini, ona bağlanma da reddedilme
riskini taşımaz mı? Sevmek sevilmeme riskini, duygularını açıklamak dalga
geçilme riskini içermez mi? Zorlukların üstüne gitmek, sorunları çözmeye
çalışmak başarısız olma riskiyle yarışmaz mı? Düşüncelerimizi dobra dobra
söylemek dokuz köyden kovulma riski taşırken umutlarımız hayal kırıklığı
riskiyle kucak kucağa değil midir?
Çocukluğumuz çoğunlukla ailemizin bize risk alınmamasını öğrettiği bir dönemdir. Bu nedenle risk almayı sevmeyenler acılardan, hayal kırıklıklarından kendilerini sakınırlar ancak yaşamımızdaki en büyük hediye olan anılar demetimiz o zaman kuru ve susuz kalmaz mı? Yaşamımızda anılar demetimiz ne kadar parlak, ne kadar canlı, ne kadar dolu olursa yaşamımız o kadar keyifli ve mutlu geçer. Büyüme ve olgunlaşma, kimi zaman acıları kimi zaman da mutlulukları hissetmeyi, sevmeyi sevilmeyi resmederken, geçmişten geleceğe değişimlerle yaşayabilmek riskini taşıyamayanlar ise kurallara ve korkulara bağımlı bir yaşam seçmiş olurlar. Bu riski alabilenler ise özgür olma hakkına sahip olmayla ödüllenirler. Hiç risk almayanlar hiçbir şeye sahip olamadıkları için kendileri de hiçbir şeydir. Yaşama gelirler yaşarlar ve giderler, yanlarında götürecekleri veya gittiklerinde geride bırakacakları hiçbir şey yoktur onların.
Çocukluğumuz çoğunlukla ailemizin bize risk alınmamasını öğrettiği bir dönemdir. Bu nedenle risk almayı sevmeyenler acılardan, hayal kırıklıklarından kendilerini sakınırlar ancak yaşamımızdaki en büyük hediye olan anılar demetimiz o zaman kuru ve susuz kalmaz mı? Yaşamımızda anılar demetimiz ne kadar parlak, ne kadar canlı, ne kadar dolu olursa yaşamımız o kadar keyifli ve mutlu geçer. Büyüme ve olgunlaşma, kimi zaman acıları kimi zaman da mutlulukları hissetmeyi, sevmeyi sevilmeyi resmederken, geçmişten geleceğe değişimlerle yaşayabilmek riskini taşıyamayanlar ise kurallara ve korkulara bağımlı bir yaşam seçmiş olurlar. Bu riski alabilenler ise özgür olma hakkına sahip olmayla ödüllenirler. Hiç risk almayanlar hiçbir şeye sahip olamadıkları için kendileri de hiçbir şeydir. Yaşama gelirler yaşarlar ve giderler, yanlarında götürecekleri veya gittiklerinde geride bırakacakları hiçbir şey yoktur onların.
*
Briç bizlere doğru zamanda ve doğru şekilde risk
almayı öğreten bir oyundur.
Bu oyun sonuçta acı veya tatlı, başarılı veya başarısız pek çok anı bırakır bizde. Bu anılar demetinin başarılarla dolu, canlı, parlak, güzel kokulu ve estetik olmasıyla briçteki başarımız çevremizce görünür ve saygı duyulur hale gelir. Bazılarımız yanlış tahmin ve zamanlamayla anılar demetini dikenler demeti haline getirirler. Onların yaşamlarında da dikenli günler oldukça çok sayıdadır. Bu dikenleri dikensiz, güzel kokulu, güzel görünümlü bir demet haline getirmeyi başarabilmek ancak risk almayı bilmekle olabilir. Briçin gençlere bunu öğretebilmesini çok istiyorum.
14 Haziran 2009 Faik Falay, Cumhuriyet
Bu oyun sonuçta acı veya tatlı, başarılı veya başarısız pek çok anı bırakır bizde. Bu anılar demetinin başarılarla dolu, canlı, parlak, güzel kokulu ve estetik olmasıyla briçteki başarımız çevremizce görünür ve saygı duyulur hale gelir. Bazılarımız yanlış tahmin ve zamanlamayla anılar demetini dikenler demeti haline getirirler. Onların yaşamlarında da dikenli günler oldukça çok sayıdadır. Bu dikenleri dikensiz, güzel kokulu, güzel görünümlü bir demet haline getirmeyi başarabilmek ancak risk almayı bilmekle olabilir. Briçin gençlere bunu öğretebilmesini çok istiyorum.
14 Haziran 2009 Faik Falay, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder